ÇOCUKLAR YAZIYOR!
Çocuklar için ya da çocuklarla birlikte yazı yazarken, yaşama, uzak dağ köylerinin birinden çıkıp gelmiş neşeli ve meraklı bir gezgin gibi bakabiliyorum. Elimden geldiğince... Bu uğraş, yetişkin hayatın tekdüzeliğine, siyah beyaz mutlaklığına karşı beni esnek tutuyor. Çocukluğum merkezimdeyken, baktığım her şey beni büyülüyor, neşelendiriyor. Dünya, sevginin, oyunun, deneyimin, iştahlı keşiflerin döngüsünde müthiş bir yer olduğunu bana hatırlatıyor. Sevinç, keder, şefkat, yas, yalnızlık, şefkat, ölüm, güven hepsi doğallıkla yerini buluyor. Kavramak, anlamak, iyi biri olmak arayışında, bunca karmaşaya rağmen beni gerçeğin yolunda tutan bir rehberim varsa eğer, kendi çocukluğum ve tanıştığım tüm çocuklardır.
Yazı atölyelerimde, çocuklara yazının bir keşfetme aracı olabileceğini, kendini fark etmenin, bilmenin ve ifade etmenin yolunun yazıdan geçebileceğini söylüyorum. Yazı, tıpkı dans, resim, müzik, tiyatro gibi rengarenk bir sanat.
Duyguları, sezgileri, bilinçaltının imgelerini paylaşmak için yazmayı seçtiysek eğer, kendimize ve dünyaya "ilk kez gördüğümüz bir şeymiş gibi" bakmaya hazır olmalıyız. "Çocuk güzüyle bakmak" da diyebileceğimiz bu meraklı ve zor uğraş çocukların hissettikleriyle bağda kalmalarını sağlıyor. Yazı yazmak çocuklara, kendi gerçeklerinden kopmamak, büyürken savrulup kaybolmamak için yetişkinliklerinde de başvurabilecekleri bir yöntem sunuyor.
Yağmurlu bir günde karşılaştığı bir su birikintisinde zıplamak bir çocuğun tek arzusu, odaklandığı yegane keşif olabilir. Su birikintisinin içine girdiğinde hissedeceği soğukluk, zıplarken sıçrayacak suların heyecanlı hissi, çıkacak eğlenceli sesler, yağmur kokusu küçük kaşifi anın büyüsüyle sarmalar. Yanındaki yetişkinin aklından ise "kirlenmek, geç kalmak, yedek kıyafet" gibi endişe ve gittikçe öfke uyandıran sözcükler geçiyordur. Oysa ki yaşamanın incelikli bir sanat olabileceği ihtimalini bize o su birikintisinde zıplayan çocuk hatırlatmalıdır.
Atölyelerimde, her çocuk sanatçı yönünü yazı ile ifade ededursun, onlara müzik dinletirim. Şanslıysak ve bahar zamanı yazıyorsak pencereyi açar rüzgarı odaya davet ederim. Mümkünse masada birkaç lezzetli kurabiye olur. Önlerine paragraflar, cümleler, çizimler serer sonra da bakışlarındaki sevinçli merakın keyfini çıkarırım. Her hafta bir temamız vardır. Bazen sahildeki bir dalganın anlattıklarını, bazen kağıdımıza düşen bir noktanın yepyeni bir hikayenin başlangıcı olabileceğini ve hatta bazen bir çocuğun ne olup ne olmadığını bile konuşuruz. Çocukların kafasında meteor yağmurları başladığında yazmak isterler. Bu kendiliğinden olur. "Hadi artık yazalım" diyerek zıp zıp zıplarlar. Evet zıplarlar! Onları çok iyi anlarım çünkü yaylarını epeydir germişimdir ve okun fırlamaktan başka seçeneği yoktur. Yayı germezseniz, ok isteksiz ve hevessizce çocuğun ayağının dibine düşer.
Her çocuğun oku farklı hedefleri vurur. Ok, bu farklı hedefleri vurduktan sonra çevresi dalga dalga halkalanır. Böylece kısa düz yazılar, kısa öyküler bazen de katman katman derinleşen tek bir cümle ortaya çıkar. Yazılanlar arasından, sanatsal potansiyel taşıyanları birlikte fark ederiz, beğenimizin nedenlerini paylaşırız. Yazılan bizi etkilemiştir, peki ama neden?
Yazı atölyelerimde teknikleri ve edebi kavramları sade ve açık biçimde örneklendiririm. Ve tüm kuralları yoğurabileceklerini çocuklara her defasında söylerim. Böylelikle yazı yazmanın özgürlük olduğunu, özgürlüğün ise çocukluğun ta kendisi olduğunu kendime coşkuyla hatırlatmanın fırsatını bulurum.
Not: Atölyeler 1,5 saattir ve 9-12 yaş aralığındaki çocuklara yöneliktir. Her hafta yeni katılıma açık olduğu gibi dileyen çocuklar sürekli katılım da sağlayabilir.
"Gökkuşağı mutluluğa benziyor çünkü her renkli". | Bir karakter tasarlasak... | Dalgaları, denizi, martıları, sesleri, kokuları, tatları, hissettiklerimizi yazıyoruz. |
---|---|---|
Bugüne dek hiç çocuk görmemiş birine "çocuk" nedir anlatıyoruz. | Çok sevgili çocuklarla yazı atölyeleri devam ediyor | Bembeyaz sayfamıza bir nokta düştü, sonra öyküler başladı. |
Çocuklara "Nedir bu çocuk?" diye sorunca | Christine Nöstlinger "Kim Takar Salatalık Kral'ı" demiş. Salatalıktan kral mı olur, yazar burada ne demek istemiş? | Zihin haritamızı takip ettik. Bizi "Okyanus"a götürdü. |
Dalgalar üzerine düşünüyor, yazıyor, çiziyoruz. | Peki ya "yazar gözlüğü" ile bakarsak hayata, neler görürüz? | Düşünceleri, duyguları, rüyaları, hatta yazımızı bile tepetaklak ediyoruz. Kitabımız: Düz Çizgi Tepetaklak |
Harıl harıl yazmak... | Sayfamıza düşen bir nokta, bir hikayenin başlangıcı olabilir mi? | "Hadi yazalım!" diye zıp zıp zıpladıktan beş dakika sonra. |