top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıİrem Uşar

Tai Chi Mektupları 2 WU WEI/ ÇABASIZ ÇABA

Merhaba,

İkinci mektubumda sizlere "Wu Wei"den bahsetmek istiyorum. İçi dopdolu olsa da tüy gibi hafif bu Doğu felsefesi, kimi söylemlerde kabaca "hiçbir şey yapmamak, akışına bırakmak" olarak yorumlanıyor. Oysa Wu Wei, hayatın akışına uyumlanırken çabasız var olmak demek. Bu yoldan, yaşamı ciddiye alarak, yaşama işinin hakkını vererek geçmek demek. Peki nasıl?

Wu Wei

Meditatif çalışmalar sırasında duyular yoğunlaşır, çevre adeta canlanır ve yavaşlar. Bu hal zamanla, sadece meditasyon sırasında olup bitmekten öte yaşamın içine dolmaya başlar. Bu, özümüzle temasta kalmaktır.


"Kafası çok dolu birey (overloaded brain) kendini destekleyebilecek olan o büyük network'e bağlanamaz. Kendini doğa yasalarından koparır ve çabalamaya başlar"


Oysaki güneş, nehir, ağaçlar, ay, dünya çabalıyor mu?


Bir nehrin akışı, vadi yaratır. Oysa hiçbir nehir, başlangıçta yola "şurada bir vadi yaratayım" diye çıkmamıştır. Onun tek yaptığı her milimetresinde akarken sadece kendi olmak, kendi "işini" ciddiye almak, iyi yapmaktır. Ve bu yüzden çevresinde cennet gibi bir yaşam doğar. Nehir, "öyle bir akacağım ki, etrafım cennete dönüşecek" diye çabalamış mıdır? Tabii ki hayır. Bu, tabiatın doğasına aykırı olurdu.


Ya da büyümekte olan bir ağaç... Oksijen üretmek, kuşlara yuva sunmak, erozyonu önlemek, meyve ve çiçek vermek, gölgesinde serinletmek için büyümez. Ağaç sadece büyür. Var olmak işini çok ciddiye alarak büyür. Özündedir, hep merkezindedir. Köklenir. Ve bu hal, ağacın çevresinde bir yaşam yaratır. Oysa ağaç bunun için çabalamamıştır.


"Bu, yuvarlak deliğe yuvarlak oyuncağı, kare deliğe kare oyuncağı sokmak gibi. Boğuşma, zorlama yok".


Eğer kendimizi boğuşurken buluyorsak belki de biraz durma zamanı geldiğindendir. Çoğunlukla olanı kendi isteğimize uydurmaya çabaladığımız için boğuşuruz.


Yaşamak işini ciddiye almak, yani "çabasız çaba" ile yaşamak. Merkezde kalarak ömrün hakkını vermek, var olmak ve kendiliğinden gelene açık olmak.


Tai chi bize bu hali, hem Kısa ve Uzun Form boyunca, hem de Push Hands (partnerli egzersizler) sırasında deneyimletiyor. Başlangıçta, hareketleri öğrenirken çabalıyoruz, kasılıyoruz. Benliğimizde birikmiş ne varsa gevşemeye direniyor. Oysa zamanla, form içinde akarken çaba harcamıyor, merkezde kalabiliyor, gevşediğimizde içimizde uyanan canlılığı, akışı hissetmeye başlıyoruz. O zaman Tai Chi başlıyor. O zaman doğanın kadim kuralı bizde de işliyor. Yaşam, bir çabasız çaba hali.


Tai Chi, bizlere önce tuttuklarımızı bırakmayı (en çok omuzlarda, çenede ve belde birikiyor) sonra da kasılmadan akmayı egzersiz ettiriyor. Denizde bata çıka çırpınmak yerine, kendini sırtüstü suya teslim etmek gibi. Çünkü ancak o zaman gözlerimize dev gökyüzü, kulaklarımıza dalgaların şırıltısı, içimize bırakmanın hazzı doluyor. "Oh" çekiyoruz. Tekrar yüzmeye karar verdiğimizde kulaçlarımız denizi kucaklıyor sanki, bedenimiz sakin ama yaşamla dolu. Az önceki boğucu, yorucu deniz... sahi o gerçekten var mıydı?

bottom of page